17 Temmuz 2008 Perşembe

siyah gözlerine beni de götür

siyah gözlerine beni de götür
daha dokunmadan kurudu irem
çöllere bir türlü yağamıyorum
yeni bir koşuşun başlangıcında b
iraz deprem sonrası biraz şehir hülyası
bir kalp yangınından geriye kalan
siyah gözlerine beni de götür


artık bu yerlere sığamıyorum
pembe uçurtmalar yollandığından beri
sarardı tiryaki menekşeleri
sonbaharın tozlu kafeslerinde
sevgi turnaları yakalıyorum
turnalar gidiyor; ben kalıyorum
avareyim, asûdeyim, yorgunum
bilmiyorum neden sana vurgunum
erzurum garında banklar üstünde
uyku tutmuyor karanlıkları
yitik düşlerimi kovalıyorum
gölgeler gidiyor; ben kalıyorum


binbir türlü kokuyorsa yaylalar
siyah gözlerine beni de götür b
aharın koynundan koparıp s
ana ipek bir mendile sardığım yüreğimle
şehzade gülleri gönderiyorum
umutlar kalıyor; ben gidiyorum


bütün yelkenlileri, deniz fenerlerini
kaptanları sorgulayan
yanından geçen küheylanların
korku tûfanına yakalandığı
siayah gözlerine beni de götür
güneş ülkesinden gelen yiğitler
benzeri olmayan bir dünya
kursun cellat, ayrılığın boynunu vursun


usul usul intizârı çürüten bu hercai diken,
bu çılgın arzu sürüklüyor
imkânsız muştuların eşiğine
gönül vâdilerini bir ağaçtan düşen yapraklar gibi
düşüyorum tanyerine
ya topla yaralı kırlangıçları
ya da bu vefâsız şarkıyı bitir
özgürlüğe giden tutsaklar gibi
siyah gözlerine beni de götür


Nurullah Genç

Hiç yorum yok: