23 Eylül 2008 Salı

ben

Mütevaziyim...Biraz Saklıyım,Biraz Yasaklıyım... Kimseyi Örnek Almam, Kimseyede Örnek Olmam... Arkama Bakmam...' Asla Demem...'Keşke'leri Sevmem!!Eleştiri Dinlerim Nasihat Dinlemem!! Kimse Bana Masal Anlatmasın Çocukkende Sevmezdim Zaten

mezartaşı

1.
Kaşları çatık doğmuşum iz sürerken
Alın yazımda pireler zıplaşır
Bir gecede bin Müslüman ölürken
Doğuşum
Eylül ayazı kadar kanlı
Yaşlı adamın karıştırdığı çöpte arıyorum
Vadimin kusmuk dudaklarını

2.
Kef’le başlamaz yalanlarım

3.
Mutluluk piçlerini soğuk yangınlardan
Siste yitirdiğim retinamdan
Arındırmalıyım kendimi

4.
Göz kapaklarımda mezar taşları dikili



MOLLA UMUT AYDIN

mahkum

.
Çiniden işleme kara gözlerin
Bana bakıyor ebruli gecelerde
Yok oluyor avucunda yeşeren sevgilerin
Doğururken yağmurlar son mektubu

2.
Güneş doğmak bilmiyor
İlk aşkımı sona yazarken
Bitiyor mesaim
Muson özgürlüklerine doğru
Çıkarken gözyaşlarından

3.
Yalnızlığa varıp sonsuz gölgelerde
Koşuyorum ebruli gecelere
Şiirleşirken kaynayan gözlerim
Nefretim
Tekerlekli sandalyeye mahkum



MOLLA UMUT AYDIN

loş

Gizli bir cumartesi
Hayallerim ağlayarak kaçtı benden

Bir bakış
Bir nehir
Bu zemheri
Bir zehir
Oysa sen
Denizimde bir damla tuz olmalıydın
Yapayalnız, ıslak ve soğuk
Hadi örtme günahlarını
(hangisi bensiz onların)
Şiirden balon yaptığımız günler
Geride kaldı
Hani saatlerin tümü pazardı

Kaküllü kızlar
Kesin ve keskin bir dönüş
Divanı derin hayata küskün
Ekinler yeşerirken her dem
Loş bir ışık altında
Onlar sorgulasın hayatı

Bir kalbe iki aşk sığar mı

labirent

Bütün gecelerin sabahının ona bağlandığını düşünürsün. Gözünde ondan hayaletler kalmıştır ama gerçek olmadığını fark ettiğinde, gözlerinden yaşlar çoktan süzülmüş olacaktır. Çenenin titrediğini hissedersin, bazense kilitlendiğini. Kelimelerin boğazını tıkadığını hissedersin. Nefes almayı istersin ama çoktan kaybetmişsindir benliğini. Çözülmeye başlarsın ardından gözyaşlarıyla. Her çözülmede rüyalar eksilir. Rüyalar eksildikçe yıpranır kurulu hayallerin. Kararan gözlerin ışık arar bir artık yıldan kalan. Şubatın ömrüne bir kelebek daha eklenir hayatımdan. Tam uykuya dalacakken sis çöker labirentlerime.
Kaçamayacağımı biliyorum. Bir kucak dolusu oda inşa ediyorum hemen, senin sarılışlarından. Labirent de şaşırıyor sendeki kayboluşlarıma.

Peki ya kızım?
Minicik ellerinde sakladığı cümlecikler..
Onun ellerinden su içmek gibi seni sevmek..


MOLLA UMUT AYDIN

Kırıklar

1.
karanlık yüzlerimiz
aydınlık masallarda
“söndürün” naraları
“lüzumsuzsa”
alacaklı bakışlarla
mağlup olduk

2.
kimsesizliğe sığıntı yaşamak
ne acı

3.
ışıklar demetleniyor cesedimde
muaf duygularımı yıkıyor gassal
umarım bu son ölüşüm olur sende

4.
ötmüyor artık
mahallenin akşamları
ütüsüz kaldı
ruhumun cam kırıkları

Keder

1.
bulut oldu ağlamakta
keder uykusundan uyanan su

2.
bana bakarken sen
gözlerin bütün namluydu

3.
bir vakit bahçıvan güllere diken örerken
aynalar çok daha masumdu

karaborsa

.
Hazirana sürgünüm
Gökkuşağının başladığı yerde
Güller solarken

2.
Aşk:
Halının üstünde uyuklayan kedi
Kimsesiz, yorgun, mutsuz, siyah
Ve uğursuz hatırlarım seni
İlk sigara içişteki
Acemi öksürükler gibi

3.
Masum musun meyveler yasakken dünyanda
Parmaklarında titrek ok kıpırtıları
Yüreğin kanarken yağmurun ıssızlığında

4.
Çocuk
Bütün karaborsa hayaller senin olsun


MOLLA UMUT AYDIN

Kalem-Kağıt

Kalemle kağıdın bütünleşmesi gibiyiz
Farkında mısın?
Sen
Beyaz sayfa
Ben
Kara kalem


MOLLA UMUT AYDIN

k

Kurmalı kollar kırdım
Kırık dökük kumsallarda
Kırmızıydı kandan nicesi
Kana kana içtim gerdanında
Kaya kaya yürüdüm yollarında
Kader köprülerimi yıktı
Kardan kayalıklara çarptı gemilerim
Kağnılar şimşeklerle yarıştı
Kamburdum karanlığında
Köklediğimiz karanfilleri hatırladın mı
Karalama defteri olan kalplere
Bir avuç kara toprak farz mı


MOLLA UMUT AYDIN

İster dönüş de ister gidiş

O’na, kızımıza


İster dönüş de
İster gidiş

Kanun
-lar
Çalı
-yor
Eklediklerim
Eklendiklerim
Kimliklerim
Yeteneklerim
İçtiklerim
İçildiklerim
Bir yerden kulağıma
Sen
-foni
Üflü
-yor
Ben
Sen
O
Biz
Siz
Onlar
Kuru kala
-balık
Cin
-sel
Dürtülerin ağlı
-yor

Mırıltı
Hezeyan
Elinden zor kurtulduğum
Konya ovası büyüklüğünde
Hatıra
-lar
Şarjörü beynimde
Tetiklendi titreyen tutkularım
Tit
-re
-me

Burnumda bir sokak köpeğinin kokusu
Islak bankların altında
Kışlığa yerleştiğimiz mermer hatıralar
Ya da özlenmiş bebeğin öğlen uykusu
Bakışları daha da sert olabilir
Arabaların altında kalan çocuksu duygularımız
Ya da kilitlenen dumanın yorgun buğusu

Fahişelerin is tüten dudaklarında aradım
Sonbaharda kaybedilen renklerin özünü
Milli olma sevdasıyla yanan
Askerliği gelmiş delikanlı park köşelerinde
Hangi ölçüyle yazıldığını bilmediğimiz
Damlama mısralar dolanırken içinde
Fidan fidan oluyor gökkuşağının görüntüsü
Uzak kafiyelerle süslü
Ya da bilmem kimin cigara virtüözü

İster dönüş de
İster gidiş
Ama kızımıza söyleme
Rüyalarım sende kalsın


MOLLA UMUT AYDIN

ırmak

Ay ırmaklanıyor
Gece
Sabaha
Kavuşunca
Ayaza çalan her nokta
Sanki kahırlı bekleyişim

Yanıyor şiire el süren her mevsim


MOLLA UMUT AYDIN

ikilem

1.
çelimsizin biri
yan sokakta
geçmişi dövüyor

2.
kime dert yansam
namussuz bir çakı
virgüle bağlasam arasözleri
bulabilir miyim ayrıntıları

3.
çığlıklar altında
hayal dokurken gözlerim
sözcükler ufanalır ağzımda

4.
her cümle
aynı anda
ikilem

iki piyon

Hayal, güç olur istersen
İstersen dünya ters de döner
Ama imkansız kurtulmak kendinden
Kaybetmek kazanmaktan zor olduğunda
Neden yetmez yek kale iki piyon
neden


MOLLA UMUT AYDIN

ihtiyaç

İlk sayılarım siyahtı.
Konuşmaya başlamadan önce sonbaharlaştı her eylülüm. Biraz da kendimi anlatmalıydım belki, yorgun geçen her eylülden sonra. Oysa kıyasıya bir savaş süregeldi mavi denen rakamla. Şimdi kimilerinin gökyüzüne adını verdiği sancıya, küçük de olsa dokunabilirim diyorum. Sözcüklerin anlamlarından çok, kafiyelerine gözü takılan akıl, belki de kendine sakladığı renkleri üşüyordur, kim bilir?
Yine de fosilleşti gülüşüm. Gülmeye cehennemden katlar alarak katıla katıla öksürdüm iliklerimdeki ab-ı hayatı. Rakibini küçümseyen her savaşçı gibi, sonunda hezimeti yaşamak, kısmen de olsa, karanlıkla ateş arasında medcezir olmayı kabullenmek gibidir. Ne de olsa keşkelerimizi keşkeğimize katık ettik.
Bütün renklerimi kör karanlıktan aldım. Adına “ferda” dediğim bütün çocuklarıma, düşünemediklerimi miras bıraktım. Karalanmamış her beyaz sayfa, umut denilen köreltinin karaltısına dönüşür istendiği vakit. Umut, yüzlerini her sabah bir ayrı aynaya döker ruhundaki çamuru katılaştırıp. İlle de pessimizm kokmalıysa kiralık ölüşler, bütün yalancılar birbirleriyle sevişmeli. Elbette doğan her zina bir şarkının en uysal dizesi.
İhtiyacım olan birkaç kelime. Yazılamamış, zorlama ilköğretim kompozisyonlarına inat. Kapitalist sisteme golf sopasıyla girişmek gibidir hayatın kara mizahı. İnsanlıktan çıkmanın en iyi yolu değil mi okumamak?
Aşığın damarında kısmi felç vardır maşuğun her bakışından. Kıpırdamak ister de yürek, gönülle arasındaki farkı düşünmeye dalar. Kimdir gönül? Nefs-i müdafaa-i hukuk geleneğinden, ince soykırım palavralarına ve nefretlik bir maviyle koşulur sanki.
İhtiyacım olan birkaç kelime dedim ya..
Kardan ar damarı da olur.

MOLLA UMUT AYDIN

hatıra

Sefalet düştü üzerine
Masallar ülkesi bağdat’ın
Açlık ve acı çocuk gözlerde
Elleri kara tetik yeşil adamlar
Yağmalarken binlerce yıllık hatıraları

(onlara aldıran bile olmadı)

gel

Beni bir geceliğine azat et bu hapislikten
Yalnızca bir gece tütsülerimizi yakalım
Tablonun birinde yalnızlığı yaşayan ağaç gibi
İçimizdeki yangını haykıralım
Bu gece bize deli desinler en içten duygularla
Biz yine aşkımıza ağlayalım
Oturmak bir meyhanenin kuytu sensizliğinde
Gel seninle bu şiiri yüreğimize bağlayalım


MOLLA UMUT AYDIN

Geçmişin Geleceği Geleceğin Geçmişi

Sonra farkına vardım bugüne kadar bildiğim her şeyin yalandan ibaret olduğunu. Yalanın bile yalandan ibaret.
Sonra farkına vardım bilmediğim her şeyin aslında kafamda boşuna yer kapladığının. Geçen her saniyenin ardından yas tutmak yerine, gözlerimdeki kararlılığı gösterdim bana geçmişten gelenlere.
Sonra farkına vardım gelecekte ne olabileceğimin. İçinde kan da vardı bunun. Sevinmeli miydim yoksa? Bilmiyorum.
Sonra farkına vardım bana ondan kalan her şeyin sadece birkaç kuru yaprak olduğunun. O kadar kurumuşlardı ki kendi yörüngesi vardı hayallerinin.
Sonra farkına vardım geçmişimdeki geleceğin ve geleceğimdeki geçmişin.

Ve sonra.. gözlerimin üzerine düştüm..


MOLLA UMUT AYDIN

gassal

1.
Bir ölü at resmi
Gülüşüm
Parmakla gösterilemeyecek kadar
Utanç verici
Kalemim iğrenirdi
Benden

2.
Aids boşalır gülüşüm
Alfabeye sığdıramazdık tanrı isimlerini

3.
Gülüşüm
Gassalları sevdirirdi

MOLLA UMUT AYDIN

eksik

1.
Eksik bir yaşantı olmasın ama
Bu acı çekmek diye bildiğimiz
Menfaat çizgileri çekik yollara
Nerden baksan engin, engin bir deniz
Kimleri içine almadı ki yıllarca

2.
Karakol kapılarında van gogh yorgun
Elektrik saçılmış üstüne yağmurun
Uzaktan sesler tünemiş işkence odalarına
Kurşuna dizilmiş bedeni serseri bedeni
Hem aşkım hem mutluluğun

3.
İki umutsuz bu güz akşamı
Biri ben, öbürü sen
Özgürlük ruhumuz, devrim beden
Yürüyoruz
Gölgelerimiz bile
umutsuz

film

Umarsız çekirdek tanesi gibi
Serilmişsin yere
Bardağımdan damlıyorsun
Yüzün gözün mavi
Güneş zevksizce gülüşürken
Boşvermiş şıpsevdi
Sokaklar kan gölü
Gölde balık
Ölü
Can
Çekişiyor

Beş dakika ara! Sonra
Dünya dönmeye devam etsin
Kuşlarda güneyin telaşı, derken
Ada vapuru suskun, için için
Can fışkırıyor küpeştesinden

Bağdat, Filistin, Kızıldeniz, Gazze
Dört kitap bir araya gelse
Vazgeçmeyiz
Diyorlar
Ayrılın
Siz kardeşsiniz

Bu nasıl film
Siz neden seyircisiniz?

ferda

1.
bir güzel gece
onu güzel yapan bir varlık olduğunda
gün batımına dokunmak istemek
sır gibi saklanmak
o guruba
siyah sayfalarda ismini tekrar yazmak
gönül penceren her açıldığında
tekrar karalamak
boşluğu

2.
balayına çıkar gibi seni yaşamak
seni ruhumda yaşamak
aynı topraktan yoğrulmak gibi

rakamlardan yaptığımız labirentlerden
süzülerek çaldım kapını
özgür olan her şeye dokunarak titredim

3.
göl kıyısında oturup hayatı seyrettik beraber
seyrettiğimiz her film gibi
kendimizi bulduk sevginin derinliğinde
paslı duygulardan uzakta
hapsolmuş hayallerimiz var

4.
orta dünyadan yarına uzanan kapıdır
gönülde açılan kapı
bir hayattan diğerine terfi etmeyi özlemek
yaşanmamış anılardan oluşan
bir gelecek inşa etmeye benziyor
ve bütün hayaller bizde toplanıyor

sen veya ben demeden
varoluyoruz birbirimizde


MOLLA UMUT AYDIN

düşünüldü

1.
Biz karar vermedik/veremedik
Bütün acılar sonbahara denk düştü
Bir yasak meyveydi tutuşturulan ellerimize

2.
inatla örtülüyor üzerime
o manasız bakışlar
mahkeme duvarıydı yansıyan yüzler
sesleri kalbime saplanan

3.
bir öksüz yunustu bütün ağlamalar
bürünürken dalgalara yaban gülleri
süngüler kuşanıldı/ o zamanlar
şairlere gülmek yasaktı

4.
inatla sana sensiz tutunurken
hangi denizde kaçıncı gün
yıldızımı kaybetmiştim, arıyordum
kırk katır kırk satır nüshası gözlerim
acıyordu
sessizce sana verdiğim yüreğim

5.
biz karar vermedik/veremedik
bütün acılar sonbahara yenik düştü
ve gereği düşünüldü


MOLLA UMUT AYDIN

doğaçlama

Aklım yine ağlamaklı
Sevişmekte
Kim bilir kim ile
Ruhumda bir başkasının ruhu
Beni adım adım takip etmekte
Gölgemde onun gölgesi
Beni koyup gitmekte
Zaman tutmadı ellerimden
Gözleri kapalı ilerlemekte
Ferda için iyi dileklerim var
Ama zarlarım hep yekte
Aşkın yaşandığı şehirler
Benim için sürünceme
Toprağıma kara kalem karışmış
Yazgım grileşmekte
Dostlar mı
Yalandan boğulup basitleşmekte
Aynalarda sonbahar
Bana bakıp bakıp
Esip geçmekte
Anılarımız
Yüzümüze tükürmekte


MOLLA UMUT AYDIN

Denge

Düşünmenin dengesiz damaklarında
Damlamayla suluyoruz zihinsel engellerimizi

Sonbahar karamsar
Güneş
Karbondioksit ağlıyor

cennet

1.
Sen
Bilmediğim kelimelerden yazılmış şiir
Aynı koridorun iki farklı odasındaki mısra

2.
Karavanadan kuşlar çizdiğim vakitlerde
Sorularımın gözleri daha yaşlı
soğuk izmarit gibi sessiz

3.
Şimdi uzaktasın hiç olmadığın kadar
Bu defa kalbini de götürdün yanında
Üşenmeden yırttığın yüzüklerle
Anahtarlarım vardı aklımda
Köpürmeyen sularım
Ve hiç bitmeyen sonbaharlarım vardı
Yaprak döküyordum sayfayı her çevirdiğinde

4.
Hazan şiirleri döktüm ardından
Soğukkanlılıkla
Belki de bu yüzden tiksindim aşktan
Soğuk kaldırımlarda yazdığım mektuplardan

5.
Morarmış parmaklarım kan öksürüyor şimdi
Yine aynı mevsim nüksedecek
Var oluşundan var ettiğim yalnızlıklar götürecek beni
Henüz dalmadığım uykulara
Üç saat arayla ayrıldığımız parka küfredeceğim
Sonra tanrıma sığınmayı deneyeceğim
Bir cennet umuduyla


MOLLA UMUT AYDIN

Ben’le başlayan

1.
kaç yürekle
kimi severek
yükseldim
günahın peşinde koşarak
ayıplanarak tırmandım tanrı’ya
görmediğim yüzleri önemseyerek

2.
öfkemdi cam kırıkları doğuran

3.
benden çıkan tüm yalnızlıklar
kanımı içerken
nefesinden kahır damlıyordu
aynam beni her görüşünde
arayış bitmiyordu

4.
gözlerim yalanlarken gerçeği
seni
geçmişi
aklıma bir soru düşmekte
şah-ı dil figar ben miyim
bazen kanım zehir gibi akar

5.
ben’le başlayan her cümle
sen’le bitiyordu


MOLLA UMUT AYDIN

beni karanlıkta bekleme

1.
beni karanlıkta bekleme
bir solucanın midesinde
teker teker yaşlanalım

2.
ya kuru sıkı dolar ceplerimize
ya da yağmur yağar
en huzursuz düşlerimize

3.
ellerim muska kırıntıları
karnıyarıktan yarma bir çim adam
ottan boktan mevzular ağzımızda sakız
ya da enkaz altında
ya da yaklaştığımız
salgın hastalıklar

4.
çorbacıda bekleyen figüranlar
karikatürden bozma izmarit tıkırtıları
doğal kaynak suyu
ve de en belirgin özelliği
yüzündeki iz olan kişiliksizlikler
onlarca defa söylenmiş ve
sonunda gerçekleşebilecek rüyalar

5.
beni karanlıkta bekleme
senin de içine dolunay söndürürler
mazgallar üzerinde
kibrik çöpleri sıralayıp
çocuk şiirleri üfleyerek

6.
beni karanlıkta bekleme
beni bende bekleme
özgürlük naralarıyla
sadece 1 mayıs’ta işçi
sadece 23 nisan’da çocuk
olmayı seçenler gibi
milyonluk beşiklerde sallama gençliğimi

7.
beni karanlıkta bekleme
adımda sızıntı var


MOLLA UMUT AYDIN

Bir eski defterden kalan not

İlk/baharımdaki sonumda
Uzaktaki yakın cümlelerde
Ağır hafifliğinle
Mazinin şimdiki haliyle
Naralar atarak istikbale
O masum ifadeleriyle
İçimdeki bende
İçimdeki seninle
Belki de
Açken bir tok yürekle
Gayrımeşru gülüşünle
Soğuğu serinleten sesinle
Saçlarına dolanan yüzünle
Yeri göğü inleten hüzünle
Zamane endişelerinle
Mehtabı kıskandıran yürüyüşünle

Seni seviyorum


MOLLA UMUT AYDIN

anılar

Elmas işlemeli gözlerin
Sanırsın bülbülün hırçın sesi
Süzüyor su toplamış yaralarımı
Baştan sona eksiltiyor
Hiç başlamamış aşkımızı
Oysa
Çoktan yaktım bendeki seni
Anılara dokunamadım


MOLLA UMUT AYDIN

alışamadım

1.
ne yıldızlar
ne hüzün uğruyor
artık
karanlık
geceden önce doğuyor

2.
gidişin simsiyah karanfil
cehennem yanığı kalbim
dört yanım azrail
demir kalplerde kilitliyim

3.
alışamadım yokluğuna
aşkına değil


MOLLA UMUT AYDIN

11

kimi zaman bir adam
satamadığı umutları çantasında
kimi zaman yağmurun elleri
azrail gözbebeklerini saran
kimi zaman çeşmeler dolusu şehir
yağmurun ıslatamadığı mevsim
sonbaharı eritemeyen yağmur

bastırabilir misin açlığını şiirle
hangi ayna diğerine yansıyor
kim bu siyahın en koyu aşığı
gözleri karanlık mavisi
11’den sonra mutsuz

MOLLA UMUT AYDIN

seninle olmanın en güzel yanı

Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?


Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.



Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?


''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.



Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?


Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...



Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?


Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.



Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?


Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana... Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek... Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.



Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?


Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak... Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.



Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?


Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek. Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.



Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?


Nereden bileceksin?


Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi... Isırmazdım dilimin ucunu... Özlemezdim seni yanımdayken.Kıskanmazdım.



Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda... Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda serhoş olmazdım.



Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize... Ve her kulaçta haykırırdım seni..



Ama sen hiç benimle olmadın ki...
YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDİ YA YÜREĞİN...



Can YÜCEL

SENDEN NE ZAMAN VAZGEÇTİM?

Kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim.
Canın sıkıldığında benimle paylaşmadığında vazgeçtim.
Kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim.
Bana yalan söylediğini anladığım, sana güvenemediğim zaman vazgeçtim.
Gözlerime baktığında, kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.
Bana karşı ne çok sırlarının olduğunu anladığımda vazgeçtim.
Her sabah uyandığımda baş ucumda duran hayalinin artık olmadığını fark ettiğimde vazgeçtim.
Düşüncelerime ve duygularıma değer vermediğini anladığımda vazgeçtim.
Sevgi ve şefkatini benden esirgeyip yabancılara sergilediğinde vazgeçtim.
Gözlerinde bana ait olan ışığın, yüzündeki tebessümün ve aydınlığın kaybolduğunu gördüğümde vazgeçtim.
Sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek paylaşmayı unuttuğun için vazgeçtim.
Bana katlanmaya çalıştığını fark ettiğimde vazgeçtim.
Ben senden vazgeçmedim aslında, senin benden çoktan vazgeçtiğini anladığımda senden vazgeçtim...