23 Eylül 2008 Salı

ihtiyaç

İlk sayılarım siyahtı.
Konuşmaya başlamadan önce sonbaharlaştı her eylülüm. Biraz da kendimi anlatmalıydım belki, yorgun geçen her eylülden sonra. Oysa kıyasıya bir savaş süregeldi mavi denen rakamla. Şimdi kimilerinin gökyüzüne adını verdiği sancıya, küçük de olsa dokunabilirim diyorum. Sözcüklerin anlamlarından çok, kafiyelerine gözü takılan akıl, belki de kendine sakladığı renkleri üşüyordur, kim bilir?
Yine de fosilleşti gülüşüm. Gülmeye cehennemden katlar alarak katıla katıla öksürdüm iliklerimdeki ab-ı hayatı. Rakibini küçümseyen her savaşçı gibi, sonunda hezimeti yaşamak, kısmen de olsa, karanlıkla ateş arasında medcezir olmayı kabullenmek gibidir. Ne de olsa keşkelerimizi keşkeğimize katık ettik.
Bütün renklerimi kör karanlıktan aldım. Adına “ferda” dediğim bütün çocuklarıma, düşünemediklerimi miras bıraktım. Karalanmamış her beyaz sayfa, umut denilen köreltinin karaltısına dönüşür istendiği vakit. Umut, yüzlerini her sabah bir ayrı aynaya döker ruhundaki çamuru katılaştırıp. İlle de pessimizm kokmalıysa kiralık ölüşler, bütün yalancılar birbirleriyle sevişmeli. Elbette doğan her zina bir şarkının en uysal dizesi.
İhtiyacım olan birkaç kelime. Yazılamamış, zorlama ilköğretim kompozisyonlarına inat. Kapitalist sisteme golf sopasıyla girişmek gibidir hayatın kara mizahı. İnsanlıktan çıkmanın en iyi yolu değil mi okumamak?
Aşığın damarında kısmi felç vardır maşuğun her bakışından. Kıpırdamak ister de yürek, gönülle arasındaki farkı düşünmeye dalar. Kimdir gönül? Nefs-i müdafaa-i hukuk geleneğinden, ince soykırım palavralarına ve nefretlik bir maviyle koşulur sanki.
İhtiyacım olan birkaç kelime dedim ya..
Kardan ar damarı da olur.

MOLLA UMUT AYDIN

Hiç yorum yok: